Film, Güney Kore'nin Kuzey Kore sınırında babasıyla birlikte yaşayan Jong-su’nun hikayesini anlatıyor. Kasaba atmosferinde yetişen ve küçük işlerle günü kurtaran Jong-su, yine bu günlerden birinde çocukluk arkadaşı Hae-mi ile karşılaşır. Kısa zamanda ikisi arasında bir çekim oluşsa da Hae-mi’nin hayallerindeki Afrika seyahatine çıkması gerekmektedir. Hae-mi, Jong-su’dan kedisine bakmasını rica eder; böylece aralarındaki iletişim de kopmayacaktır. Ne var ki Hae-mi’nin geziden Ben adında gizemli bir adamla dönmesi, Jong-su başta olmak üzere herkesin hayatını kökünden değiştirir.
Kimileri tarafından 20. yüzyılın en iyilerinden olarak gösterilse de hatta çoğu otoriter listeye girse de ben bu filmi çok fazla balon buluyorum. Özellikle filmin düştüğü sekanslarda cinsel sahnelerin girmesi ve seyirciyi böyle filmde tutma kafası, bu tarz büyük hedefleri olan filmlere yakışmıyor. Filmden 30-40 dakika kırpılsa hiçbir kayıp olmazmış. Böylelikle filmin düştüğü yerlerin sayısı da bayağı azalırdı.
Baş kahramanımızın sevdiği kızın çıplak şekilde garip garip dans ettiği bir sahne var. Altında derin duyguların olduğunu söyleyen insanlara bi yerimle gülüyorum. Ne büyük sanat anlayışı!
Film; genç işsizliğe, gençlerin ailesinden uzak yaşantısına, derin yalnızlığa dikkat çekiyor evet ama farklı ve yeni bir şeyler söylemiyor. Ve en önemli kısım;
Filmin adı şüphe ve asıl soru geçekten kızların öldürülüp öldürülmediği ama zaten çok belli değil mi arkadaşlar? Bana mı öyle geliyor? Kızları öldüren zengin çocuk her cümlesinde söylüyor zaten basa basa. Bir sürü 'şüphesiz' kanıt var. Ortada bir şüphe yok ki.
Film çalışan gençlere odaklanıp, buradan imgeler gönderiyor ama o imgeler çok havada kalıyor. Kısaca şişirilmiş, torpilli filmler listesine giriyor bence.
Yorum yazmak için giriş yapın